İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Toprak ve İnsan

Abdulkadir, 1997 yılında İstanbul doğmuş ve İstanbul’da yaşamına  devam ediyor. İlkokulda resim öğretmeni Kadir’in yetenekli olduğunu görünce onunla ilgilenmeye başlamış. Öğretmeninin atölye açmasıyla resim yapma yeteneğini ilerletmiş. Okullar arası yapılan yarışmalara katılmasında öğretmeninin desteği büyük… Daha sonra yetenek sınavları için çalışmaya başlamış. Lise öğrenimi bitince ilk sene  yetenek sınavını  kazanamamış. Bu bir yıllık süreçte resim atölyesinde asistanlık, matbaada baskı işleri ve mekanlara dekoratif resimler yapmış. Sonraki yıl Marmara Üniversitesi, Atatürk Eğitim Fakültesi Resim Öğretmenliği bölümünü kazanmış.

Sevgili Kadir’le onun doğa-insan ilişkisi üzerindeki hisleri ve görüşlerinin   doğrultusunda  ve  yaşam biçimini nasıl yönlendirdiği üzerine konuşmak istedik. İlk cümlesi şu oldu:

Bize empoze edildiği gibi yaşıyoruz ve bu gerçek biz değiliz.”

Alemdağ’daki atölyesinin bahçesinde yaklaşık iki buçuk senedir tohum ve gübre çalışmaları yapıyor. Yaptığı işten aldığı keyfi bir çocuğun oyun oynamasına benzetiyor. Abdulkadir, belgelik ağaçlarında yapılan konuşmalar ve araştırmalarla ağaçları daha fazla tanımaya ve tohum toplamaya başlamış. Ceviz, palamut, defne, kestane gibi ağaç tohumlarıyla ekim yapmış. Aynı zamanda lavanta, ortanca, biberiye ve nane gibi bitkileri de çelikleme yöntemiyle çoğaltma denemeleri yapmış. Kadir aynı zamanda  çilek, domates, biber, maydanoz, salatalık, havuç gibi sebzeleri de yetiştirmiş. Baharda meyve vermesini heyecanla beklediği çilek tarlası var. Bitkileri içinde gübre çalışmaları yapıyor. İnek, tavşan ve tavuk gübrelerini farklı mevsimlerde deniyor. Böylece daha verimli bir bahçe elde ediyor.

Abdulkadir İnan

Gelelim şu kompost konusuna… Nedir bu kompost? Gıda ve bitki artıklarından elde ediyormuş. Bu konuda doğadaki ritmik döngüyü tekerrür ettirmeyi amaçladığından bahsediyor. “Dünyanın, doğanın, hayvanların ve bitkilerin doğa ile mükemmel bir döngüsü varken biz insanlar bu döngü ile birlik olmak yerine onu hızlandırmaya çalışarak ihlal ediyoruz, sabredemiyoruz. Örneğin; bir domatesi hormonlarıyla oynayıp bir anda olgunlaştırıyoruz. Halbuki sabredip o döngüye eşlik ettiğimizde, toprağa çıplak ayakla bastığımızda, emek verip doğaya saygı duyduğumuzda yeniden barış, huzur ve mutluluk kavramlarına erişebiliriz.” diyor.

“Sürekli tüketiyoruz ve artık üretici olmamız gerek…” diye vurguluyor…

Başlangıçta atölye bahçesini düzenlemekmiş amacı ama bu süreçte toprağa dokundukça onunla bütün olma duygusuna kendini bırakmış ve artık onu ekip biçmek onda derin duygular uyandırmış ve bu uyanmayla hayatının akışını da değiştirmiş.Kadir bu yaşadığını şöyle dile getiriyor:

“Hayatın bize getirdiği tüketim bağımlılığı sonucu manevi bir zayıflığa düşmekteyiz.Kapitalizm ihtiyacımız olmayan ürünleri ihtiyacımız  varmışcasına almamızı sağlıyor. Bunu destekleyen en büyük unsur medya ve teknolojinin yarattığı sanal gerçeklik.” 

Toprakla ilgilendikçe farkına vardığı olgular değişmiş. Toprakla ilişkisi insanın kendisini açıp enerjisini ona vermesine ve hayatta kalma yetisine güvenmesini gerektiriyor. Tohumlarını ektikçe sorumluluk duygusu gelişmiş.Lüzumsuz teferruatlarla komplikeleşen  hayatın toprakla birlikte yalınlaştığını,insanın özüne döndüğünün farkına varmış Kadir.Neden saatlerce kafelerde  değil de merakla bahçesinde zaman geçirdiğini…

Kadir toprakla olan bağının ona verdiği heyecanı şöyle dile getiriyor:

Ektiğim çiçekler kurumasın diye suluyorum. Havalansın diye toprağı kazıyorum. Toprak için faydalı olsun diye gübreliyorum. Hayvanlar zarar vermesin diye onları koruma altına alıyorum. Bunların hepsi aşama aşama gerçekleşiyor. Çünkü; onları toprakla buluşturdum ve yaşasınlar istiyorum. Mesela, saksıdaysa bir bitki yerini sevmediyse yapraklarında fazla nem görüyorum. O zaman yerini değiştirmek gerektiğini anlıyorum. Uygun ortamı buluyorum ve bitki de keyifleniyor, gelişimi de hızlanıyor.”

“Benim sadık yârim kara topraktır. Cömertlik toprağa verilmiş Hak’tan…” diye başlayarak Aşık Veysel’in toprağa minnettarlığından bahsediyor. Toprağın insanı saflaştırıp, iyileştirdiğini düşünüyor. “Toprağa ne verirsen ihtiyacından daha fazlasını alabiliyorsun. Emeğinin karşılığını beklerken sabrı öğreniyorsun. Toprağın bize bu kadar çok vermesine minnet duymalıyız. İnsani zaaflar düşünüldüğünde toprakla birlikte direniş gücü artıyor. Aksi taktirde yetinme duyguları azalıyor ve kolay yoldan elde etme isteği başlıyor. Toprak dünya için varoluşun başlangıcıdır. Temelde var olan en küçük maddeden en büyüğüne kadar toprağa dönüşür. Toprak en çokta sevmeyi öğretiyor ve bu insanı yalınlaştırıyor. Sevmek bir varlığın başka bir varlıkla bir olması deneyimi demektir.”

 Abdulkadir, kendi yetiştirdiği ürünleri tüketirken de büyük keyif alıyormuş. Toprağın içindeki solucanlarla arasında bir muhabbet oluştuğunu söylüyor çünkü toprağı işlerken en büyük yardımcıları onlar.Toprakla ilgilendikçe, toprak ona yeni hediyeler sunuyor… Kil gibi… Kili malzemeye dönüştürüyor.Gülerek ilk çanak çömlek deneyimini anlatıyor.Belki yaptığı çanak çömlekleri bizimle de paylaşır.

Metin
Şennur Kibir

Düzenleme
Abdulkadir İnan

 

Yazar

Aysun Polat

İlk yorum yapan siz olun

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Günleme © 2019 Tüm Hakları Saklıdır.