İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Gökhan Gümülcine ile Söyleşi

1994-1995 dönem öğrencisi, eski mezunumuz Gökhan Gümülcine’nin 13.02.2019 tarihinde, ders BELGELİĞİ öğrencilerinden Özge Yılmaz ile yaptığı söyleşi.

Hoş geldiniz. Öncelikle sizi tanıyalım isterseniz, Gökhan Gümülcine kimdir?

1978 Manisa Akhisar doğumluyum. Şu an Zonguldak’ta yaşıyorum. Sanat çalışmalarımı Zonguldak’ta gerçekleştiriyorum ve orada atölyelerim var. Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Resim-iş Eğitimi Bölümü Resim-Grafik Ana sanat dalından mezun oldum. Millî Eğitim Bakanlığı’nda Görsel Sanatlar Öğretmenliğine, aynı zamanda profesyonel sanat hayatıma devam ediyorum.

Bu okula gelme süreciniz nasıl oldu?

Aslında biraz tesadüfi bir durum. Manisalı olmam sebebiyle daha çok 9 Eylül Üniversitesi’ni biliyoruz. O zamanlar teyzem İstanbul’da idi. Marmara Üniversitesi’nin sınavlarını duymuş. Sınavlar bizim dönemimizde biraz daha uzun süreçliydi. Benim bu alan ile ilgilendiğimi biliyordu ve otavsiye etti. Bunun üzerine sınavlara girdim ve kazandım. Sonrasında da devam ettim.

Okula geldiğinizde hangi atölyedeydiniz?

Hüseyin Avni Öztopçu hocamızın atölyesindeydim. O zamanlar çok küçüktüm. Yaşıtlarımdan daha erken başladım. 15 yaşında Güzel Sanatlar Akademisi’ni kazanmıştım. İlkokulda sınıf atlamıştım. Bizim dönemimizde kredili sistem olduğu için iki yılda bitirdim. Hüseyin Avni Öztopçu Atölyesi’nde başladım ve dört yıl boyunca devam ettim. Daha sonra Grafik Ana Sanat dalını seçince Zeki Kuşoğlu atölyesinde çalışmalarıma devam ettim.

Hangi dönemde fakültede oldunuz?

1994-1995 girişliyim ve 1999 mezunuyum. O yıllar arasında eğitim gördüm.

Sanatçı yüzünüz nasıl oluştu, biraz sürecinizden bahseder misiniz? Atölyeleriniz var ve dersler veriyorsunuz bu süreç nasıl ilerliyor?

Tabii zor ilerliyor. Çünkü disiplinli bir hayata ihtiyaç var, her gün belli bir zaman diliminde kalkıyorsunuz. Sabit bir ders programınız var. Bir grubumuzda Millî Eğitim Bakanlığı’ndaki ergen yaş aralığı, yani yeni hayata atılmış gençlerle de çalışıyorsunuz. Çok eğlenceli oluyor. Bazı zor yanları da var ister istemez ama eğitimciliğin rolü de bu. Doğru analiz yapmak istiyoruz, sanat alanında da doğru yerlere getirmek istiyoruz. İyi birey olmaları için çalışıyoruz.

Derginiz hakkında da konuşmak ister misiniz?

Okyanus ve Sanat Günlüğü dergileri vardı ve dokuz sayı çıkarabildik. Okyanus ile ikisini yaklaşık 14 ya da 15 sayı kadar çıkardık. Geçen seneden beri artık dergi çıkarmıyorum. Çünkü çok yoğun bir süreç yaşıyorum ve ağır geliyor. Hepsini kaldırmam mümkün olmuyor. Baskı maliyetleri ve benzeri şeylerde etken rol oynuyor. Bu konuda profesyonel sanat hayatına gelince tabi buradaki yaşam disiplinin getirdiği bir şey ile devam edebiliyorum. Elimden geldiğince geliştirmeye devam ediyorum.

Bu atölyeye geldiğinizde “ders Belgeliği nedir?” “Ben ne yapıyorum?” gibi soruları sordunuz mu kendinize?

Sormadım çünkü okulu kazandığımda henüz ders Belgeliği yoktu. 1998 başlangıcı bu oluşum ortaya çıktı diye hatırlıyorum. ders Belgeliği’nin başlangıcında Avni hocamız içeriğini anlatmıştı. Tabi o zamanlar daha yeni oluşum sürecindeydi ve yeni doğuyordu. Şimdiki gibi daha gelişkin, daha açılımlı bir dergi ya da belgelik hâli yoktu. Programın işleyişi, dersin amaç ve işlevi konusunda yavaş yavaş bilgi sahibi oluyorduk. Biz ders Belgeliği’nin ilk oluşum sürecinde yer aldık. Şimdiki ile arasında çok fark var. Şimdiki daha gelişmiş daha iyi kanalize olmuş ve daha fazla dalları olan bir Belgelik. Daha büyümesi ve daha fazla desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Özellikle de Türkiye’de sanat eğitimi, sanatsal bakış açısı için. Biliyorsunuz, sadece sanat eğitimiyle ilgilenmiyor onun dışında çevre konularıyla da çok önemli bilgiler ve içerikler verip gençler için yönlendirmeler yapıyor. Bunun çok daha fazla desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Biz o sürecin daha başlangıcındaydık. Yani şimdiki gibi profesyonel bir durum yoktu ama çok keyifliydi. Sanırım derginin ikinci sayısında benim bir yazım vardı. Şimdiki süreçle o zaman ki süreç çok farklı. Şimdi ders Belgeliği teknolojinin desteğiyle birlikte daha geniş kitlelere ulaşıyor. O zamanlar interneti yaygın kullanma durumu yoktu. Kadıköy’de Can Özalitçi’de basılıyordu. Ben de basımında belli bir sayı kadar yer almıştım. Önceden daha ince ve daha az bir baskı adedine sahipti. Çok özeldi, şimdi de özel. Ve daha çok desteklenip daha profesyonel hâle gelmesini çok isterim. Benim açımdan çok önemli bir dergi hala da öyle.

Siz ne gibi görevler üstleniyordunuz?

ders Belgeliği’nde Avni Hocamızın verdiği bazı felsefi kelimeler ve terimler vardı. Bunlarla ilgili düşüncelerimizi ve araştırmalarımızı ifade edebilecek yazılar yazıyorduk. Bu tabii kolay değildi. Bayağı bir yazdık. Çünkü belli bir bilgi birikimine sahip olmanız gerekiyor. Okumanız ve araştırmanız gerekiyor ki aklınızdan geçen ile yorumlama metinlerinin çok daha bilimsel bir gerçekliği oluşturması gerekiyor. Bu tarz şeyler üzerinde çalıştık. Belgelerin içeriğini anlamaya çalıştık. Avni hocamın kafasından geçen bugün ki oluşmuş olan Belgeliğin sürecini algılamaya çalıştık. O zamanlar daha çok yeniydi. Bence şu an çok güzel gidiyor.

ders Belgeliği’ni anlamak, tanımak adına bize nasıl bilgiler verebilirsiniz?

Sanat eğitimi Türkiye’de çok irdelenmesi gereken bir şey. Çünkü eğitimin veriliş şeklinden tutun daha sonra mezun ettiğiniz kişilerinde öğrencilerin de bu alandaki eğitim faaliyetlerini veya desteklerini geliştirmelerine katkı vermesi gerekiyor. ders Belgeliği bu açığı çok iyi kapatıyor. Çok iyi kullanılabilir bir sistem. Çünkü bugün bile birçok konuda fikir danışabildiğim, eski sayılara dönüp, okuyup, sanat eğitimi konusunda dersler aldığım ya da kendime yön verdiğim noktalar var. Bu yüzden de ders Belgeliği, sanat eğitimi açısından çok önemli.

Bu atölyenin bu atmosferin üzerinizde nasıl bir etkisi oldu?

Bir kere olumlu. Özellikle şu anki düşüncelerime baktığımda bunun diğer üniversitelerde yaygınlaşması gerektiğini düşününce bir cephede yer alabilirim. Okuma alışkanlığı. Sanat eğitimi alan kişilerin çok fazla kaynak araştırıp, felsefe okuma, sanatın anlaşılabilir hâle gelmesi ve geliştirilebilmesi için gerekli okumaları yapmadıklarını biliyorum. ders Belgeliği bu noktada çok önemli. Çünkü eğer okumazsanız ne bu konuda fikir üretebilirsiniz ne geliştirebilirsiniz ne de bir katkınız olur. Bu noktada çok önemli.

Şu anki çalışmalarınızla öğrencilik döneminizdeki çalışmalarınızın arasında bir köprü kursak ders Belgeliği bunun neresinde?

Aslında birazda etkisini soruyorum. Kendi açımdan baktığımda ders Belgeliği’nin ne kadar yerinde ve zamanında çıktığı. Hatta son işlerimde bir basın alt metin yazarken ders Belgeliği’nin bir sayısındaki alıntıdan da yararlandım. Yani geçmişe dönebiliyorum ama bunu nasıl hatırlıyorum. Çünkü ders Belgeliği’ndeki yazıların hepsini biliyorum, okuyorum. Aklıma o cümle geldiğinde ve ben bunu nereden hatırlıyorum diye düşündüğümde, kaynakça taradığımda ders Belgeliği’nde olduğuna rastlıyorum. Okuduğum için ders Belgeliği’nin etkisini, bugün ki işlerimin alt metinlerini yazarken bile orada öğrendiğimiz bilgilerin felsefe terimlerini ve düşünce akımlarının bizim hâlâ beynimizin bir noktasında var olduğunu görmüş oluyoruz. Hatta bununla ilgili izin istedim Avni Hocamızdan, kaynakça olarak kullanmak istiyorum, diye… Ne kadar zaman geçerse geçsin ders Belgeliği’nin etkisi hiçbir zaman geçmiyor. Siz bu alan içerisinde yetişmişseniz ve bir kere mayasını aldıysanız mutlaka ondan öğrenebileceğiniz ya da hâlâ işlerinizi üretirken bile ondan bir şeyler kapabileceğinizi görüyorsunuz.

Biraz o günlerinizden bahseder misiniz?

Bir gün traktör bulmuştuk. Deniz Gökduman, ben ve birkaç arkadaşımız. Avni Hocanın ilk atölyesi bölümden girdiğinizde çıkan ilk kapıydı. Oranın  Müzik Bölümü ile arasındaki alanda traktörün tepesinde bir fotoğrafımız var. Hatta ben de duruyor sanırım arşiv olarak. Orada bir toprak alan yaratma işimiz olmuştu. Bizim zamanımızda bölüm bahçesi çok güzeldi. Epey düzenleme ve çalışma yapmıştık. Özellikle çok vakit geçirdiğimiz yerlerden bir tanesiydi yeşillik alan. Avni Hocanın ilk o cam bölgesinde küçük küçük fidanları olduğunu hatırlıyorum. Ama şimdiki gibi çok yoğun bir çalışma yoktu. Her şeyin başlangıç dönemindeydik. Emekleme dönemi de değil daha her şeyin yeni doğmuş yerindeydik. Ama çok güzel anılardı.

Öğrencilik hayatınızdan bugünkü sanatsal gelişiminizi nasıl tanımlarsınız?

Temel sanat eğitimi almaya başlıyorsunuz o dönemler. Çünkü çiğ olarak geliyorsunuz. Sizi pişirmek istiyorlar. Tabi bizim dönemimizde figüratif eğilim çok fazlaydı. Daha soyut sanat Türkiye’de yeni yeni gelişiyordu. Özdemir Altan Hocamız, Adnan Çoker ve Mustafa Ata dönemleriydi. Bakış açısı çok fazla gelişmiş değildi. Temsiliyetçi bir sanatın olduğu bir dönemdi. Avni Hocamın işlerine hayranlık duyardım. Bir felsefi temele bağlıydı. Atölyesine ziyarete gidiyorduk. Sağ olsun ağırlardı bizi, işlerini incelerdik. Bir profesyonel sanatçının işlerinin nasıl olması gerektiğini de görüyorduk. ders Belgeliği’ndeki öğrenciler daha şanslı. Özdemir Altan atölyesine gidiyor, birçok sanatçının atölyelerine gidip keşifler yapabiliyor ve oradan çok şey öğrenebiliyorlar. Bizim dönemimizde o kadar olanak yoktu. Tabi şu anda biz kendi öğrencilerimize bu ortamı sunabiliyoruz, ders Belgeliği’nin sunduğu gibi. Böyle bir dönem vardı. Sanat tarihinde Türk sanatından, hem de bizi yetiştiren hocalarımızdan etkilenerek işler yaptık. Yavaş yavaş sanatımızda olgunlaştıkça, birikimlerimiz arttıkça, okudukça ve araştırdıkça kendinize ait yol ve yöntem buluyorsunuz. Buna göre bir teknik geliştiriyorsunuz. Ben kendimi bu alanda çağdaş sanatçı olarak tanımlıyorum. Bunun nedeni tek bir alana bağlı değilim. Sadece pentür yapmıyorum. Heykel, kavramsal sanat, enstalasyon, video ve fotoğrafla ilgileniyorum. Anlatmak istediğim hikâye metninin ifade ediş biçimlerinin karşılığını hangi alanda buluyorsam o şekilde anlatmayı seviyorum. Yeri geldiğinde de kavramsal sanat anlamında çünkü günümüzde sanat benlik ve kentsel dönüşüm üzerinde dönse de bu ikisi de kapsayacak çok fazla konu ve alt metin var. Biz sanatçılar olarak da bazı hikayeleri, anlatmak istediğimiz şeyleri tek bir malzeme ile dile getirildiğinde eksik kalacağını düşünenlerdenim. Tabii ki bu doğrudur ya da yanlıştır, bu düşünce benim kendi içimde böyle. O nedenle işlerimi yaparken birden fazla disiplini kullanmayı seviyorum. Ama bu her ürettiğim seride ya da işlerde sürekli böyle bir yöntem kullandığım anlamına gelmiyor. Yeri geldiğinde sadece pentür işleriyle de anlatabiliyorum. Ya da kâğıt işleriyle de anlatabilirim. Hangi malzeme de karşılığını buluyorsam, hangi malzeme de daha rahat ifade edebiliyorsam ya da anlatmak istediğimi daha rahat ifade edebiliyorsam bu disiplin de işler üretmeyi seviyorum.

Ders Belgeliği ile ilgili geçmişte atölyenin ortamını gördünüz, bu sürecin içinde bulundunuz. Ne demek istersiniz şu anki öğrencilere?

Öncelikle ders Belgeliğine sıkı sıkı tutunsunlar ve içinde yer alsınlar, üretmeye, ifade etmeye, yazı yazmaya, ders Belgeliği’ni geliştirmeye devam etsinler. Çok şanslılar. Belgelik yavaş yavaş yoluna devam etti. Elbette ki daha fazla destekçisinin olmasından yanayım. Hatta daha da ileri gideyim, iyi sponsorlarla çok daha iyi yerlere gidebileceğini düşünüyorum. Yaptıkları şeyler takdire şayan. Kendi gelişimleri, hem sanatsal gelişimleri hem de sanat piyasası ya da sanat üretimi yapan insanları yakından tanımalarına olanak sağlıyor. Bunlar kendi gelişimleri için büyük bir artı değerdir. Dediğim gibi, bizim dönemimiz daha yeni bir başlangıç dönemiydi. Türkiye’deki sanat biraz daha kısır döngü içerisinde idi. Şimdi daha çok ulaşılabilir. Kesinlikle, bu fırsatı iyi değerlendirdiklerini düşünüyorum. Çünkü, görüyorum, izliyorum, hem internet sitelerinde hem de sosyal medyada takip ediyorum. Onlar için çok daha faydalı olduğunu düşünüyorum. Çünkü, sanat eğitimi üniversitenin içinde değil dışında akan hayatın içerisinde de var. Bunu da çok iyi değerlendirdikleri kanaatindeyim. Bunun gibi bilgi birikimlerinin ileride kendi yetiştirecekleri kişilere ya da kendi sanat hayatlarına katkı sunacağına da eminim.

Çalışmalarınızla ilgili bir sergi takvimi var mı?
Şu an Pinel Art Galeri de “Human Nature” sergisi var. Bu sergi bir grup sergisidir. Mart ayında Art Ankara’da sergilenecek işlerim olacak. Mayıs ayında, CoBerlin Galeri’de sergimiz gerçekleşecek. Yunanistan’ da Selânik’te Apodek Galeri’de sergi takvimimiz olmuştu. Önümüzdeki süreç bu şekilde yani üç sergi gözüküyor. Bir tanesi sanat fuarı bir diğeri şu an devam eden bir sergi, diğeri de Berlin’de gerçekleşecek. Yine gölge hayatlar serisi üzerinden gerçekleşecek. Tabii ki bir sonraki dönemin başlangıcı içinde görüşmelerimiz devam ediyor. Yani sonuçta işler üretmeye devam ediyoruz. O işlere göre de sergi takvimi oluşturmaya çalışıyoruz.

Bu keyifli sohbet için çok teşekkür ederiz.
Geldiğiniz, vakit ayırdığınız için, benimle sohbet ettiğiniz için ben teşekkür ederim. Tüm ders Belgeliği’nde çalışan arkadaşlarımında emeklerine sağlık. Özellikle de Avni Hocama da selamlarımı ve teşekkürlerimi iletiyorum. Onun sayesinde çok şey öğrendik bugün ki konuma geldik. Onun fikirlerinden ve çalışma hayatından da örnek aldığımız çok şey oldu. Eminim ki ders Belgeliğin’deki öğrenci grubu da bunlardan önemli paylar çıkartıyorlardır. Tekrar teşekkürler.

Söyleşi Tarihi: 13.02.2019
Söyleşiyi Yapan: Özge Yılmaz
Sergi Mekanı: Nişart Galeri

İlk yorum yapan siz olun

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Günleme © 2019 Tüm Hakları Saklıdır.